• slayt
Duyurular

Değerli ziyeretcilerimiz,

Yayınlanan yazılar hakkındaki düşüncelerinizi merak etmekteyiz. Görüşlerinizi bizlerle paylaşırsanız memnun oluruz. 


GÜL-DER OLAĞAN GENEL KURUL TOPLANTI ÇAĞRISI VE GÜNDEM

 

                Derneğimiz Yönetim Kurulu’nun 01.04.2024 tarihinde yapılan toplantısında,

                Olağan Genel Kurul’un 21.04.2024 Pazar saat:12.00’de dernek merkezinde aşağıda belirtilen gündemle toplanması, çoğunluk sağlanamaması halinde ikinci toplantının 28.04.2024 Pazar günü aynı yer ve saatte yapılmasına oybirliği ile karar verilmiştir.

                GÜNDEM:

  1. Açılış ve Yoklama
  2. Divan Heyeti seçimi
  3. Yönetim Kurulu faaliyet raporu ile Denetim Kurulu iç denetim raporlarını okunması ve ibrası
  4. Dernek zorunlu organlarının ve Anadolu Federasyonu Genel Kurul delegelerinin seçimi
  5. Dilek, temenniler ve kapanış.

 

Önemli rica olunur.

 

                                                                                                                                                                                              GÜL-DER Yönetim Kurulu

               


Dernek Okuma Grubu Kitap Listesi.

- Hayvan Çiftliği. GEORGE ORWEL

- İslam Deklarasyonu. ALİYA İZETBEGOVİÇ

- Gönüllü Kulluk Üzerine Söylev. ETİENNE DE LA BOETİE

-Ya Tahammül Ya Sefer. MUSTAFA KUTLU

- Dine Karşı Dın. ALİ ŞERİATİ  

- Sokrates'in Savunması. PLATON

- Sır. MUSTAFA KUTLU

- Hükümdar. NICCOLO MACHIAVELLI


Çorum Hava Durumu
Anket
Döviz Bilgieri
Merkez Bankası Döviz Kuru
  ALIŞ   SATIŞ
USD 0   0
EURO 0   0
       
Özlü Sözler
İstemek "istiyorum" demek değil, harekete geçmektir. (A.Maurrois)
YAZARIMIZ BAHADIR BAYRAM TÜM YAZILARI




YAZARIN SON MAKALESİ


SUSKUN ÜMMETİN BAHARI

             SUSKUN ÜMMETİN BAHARI

 

 

Haykırışımız buna olan sevdadandır; konuşmamız buna, susmamız buna olan hasretten… Aydınlığı arıyoruz, nuru istiyoruz ve bu yüzden karanlıktan beri olduğumuzu beyan ediyoruz. Hürriyete vurulduk, baharı istedik bu ümmetin evlatları olarak, nura âşık olduk, Rabbimizce tamamlanacak olan nura… Bütün yürüyüşümüz bu yüzden; bütün kavgamız, bütün çabamız bu yüzden… 

  

          Bazen konuşup bazen susuyoruz; ama bu suskunluğu gerektiği gibi, gerektiği için yapıyoruz. Edepten susuyoruz. Yoksa susmayı istemiyoruz. Eğer korkudan susuyor olsaydık o çetin günün gazabını düşünemezdik. İşte asıl bundan korkuyoruz, hesap verememekten ve gazaptan. Korkumuz kendimiz içindir; benliğimiz, şuurumuz, duruşumuz, izzetimiz ve dinimiz içindir. Korkumuz; bu ümmet için dik duran, kararlı, izzetli evlatları içindir…

   

        Evet, korkuyoruz o günün şiddetli azabından. Ve korkuyoruz bu ümmetin suskunluğundan. Gereksiz yerde konuşanların hadsizliği gibi bilinçsizce suskun oluşundan… Zira susan bir Peygamber’in ümmeti diye bir şey olamazdı, bunu biliyoruz. O sussaydı edepten susardı, korkudan değil. Eğer korkudan sussaydı ne varsa Hira’da kalırdı. Ne Mekke’ye tohum düşerdi ne de Medine yeşerirdi. Topraklarımızda da güller açmazdı. Bahara da şahit olamazdık nesiller boyu.

 


            Hatırlıyoruz… Ne de güzel başlamıştı Resulün kıyamı… Mekke karanlıktı hani… Bir gece dağda karşılaşıldı ilk defa ışıkla, aşkla, mücadeleyle, kıyamla, Hak ve Batıl söylemi ile… Ve bizler duruş sahibi olduk… Böylece bizler, haysiyet kazandık, dava sahibi olduk. Rabbimiz değer verdi bize, değer sahibi olduk. Mekke’yi hatırlıyoruz, sabır sahibi olduk. Medine’yi hatırlıyoruz, hicret sahibi olduk… Biz henüz susmuyorduk, asla suskun değildik. Resul susmuyordu. Sustuğu zamanlar edebi, tevazuu, vakarı konuşturmak içindi.

 

            Endülüs’ü hatırlıyoruz… Tarık bin Ziyad ruhlu erlerin eşsiz cengâverliğine, saflar boyunca kenetlenmiş duruşlarına ortak oluyoruz yüreklerimizde… Yüzleşme erlerine, cenk erlerine yüreğimizle alkış tutuyoruz yüzyıllar sonra… Acaba onlar, durgunluğu ve suskunluğu mu tercih ettiler? Yoksa nidaları gür, sesleri değil; sözleri ve amelleri yüksek olmayı mı? Tercihleri Rablerinin emriydi? Duran, korkan, geri kalan değil; atılgandılar, güzel sözlü ve salih amel sahibi kimselerdi. Çünkü şu ayet hep yüreklerinde çarpıyordu:

   

        ‘’ …Onlar Rablerine iman eden gençlerdi. Biz de onları doğru yolda güçlendirdik. ‘’  (Kehf Suresi/ 13) Böyle şerefli bir yürüyüşten sonra menzilimizi kaybettiğimizi de unutmuyoruz, hep hatırlıyoruz… Nasıl sorumluluktan kaçtığımızı, nasıl insanlığın derdini unutup hevalarımızın peşine düştüğümüzü sonraki asırlarda görüyoruz, fark ediyoruz. Dert, dava, mücadele, izzet sanki hafızamızdan silinmişti. Şahadeti de unutmuştuk… Kur’an ile yolları ayırmış, başka ışıklar arıyorduk kendimize. Sihirli bir lamba arıyorduk bir buçuk milyar kişi. İşte o zaman bizler susmaya başlamıştık, konuşmaktan korkar olmuştuk ve sinmiştik. Bizi sindirenler konuşuyordu artık. Bizden korkmuyorlardı, gür bir sesle haykırıyorlardı küfür kokan ağızlarıyla. Büyük bir zaferin çılgınlığına düşmüşlerdi.

 

          Ümmet ise kendisini dahi unutmuştu. Sabrı; mücadeleyle değil, geri çekilmek ve konuşmamakla ibadet haline getirmiştik. Sindirilmiş vaziyetteyken dahi kendimize imtiyaz tanındığını zannedercesine, halimizden memnun yaşadık yüzyıllar boyu. Aslında suskunluk başlı başına bir musibetti; ama bu durumun farkına bile varamıyorduk. Kimisi tehlikeyi gördüğü halde ses çıkarmıyordu, kimisi ise tehlike olmadığını kabul etmişti. Hem kendilerine hem de diğerlerine kabul ettirmişlerdi. İşte böyle bir zamanda baharı bekledik. Kanların dinmediği, mukaddesatımızın ayaklar altına alındığı, işbirlikçilerin ve zalimlerin cirit attığı, bunlara destek verenlerin kirli ayaklarıyla coğrafyamızı çiğnediği bir zamanda nuru bekledik.

 

            Zulmü, ihaneti, küfrü ve sapkınlığı sineye çekercesine bekliyorduk; ama beklemeyenler vardı. Baharı getirmek için ayağa kalkanlar, bizi tanık edenler… Kardeşlerimizin kanlarıyla yürüttüğü Mavi Marmara, sapan taşlarını yüreğinde bir kor gibi büyütmüş Gazzeli gençler, Çeçen ya dağlarına düşen tohumların fidana dönüşmüş timsali yiğitler, Patani İntifadası’nın mücahitleri, Afganistan’ın karlı günlerinde yeşermiş çiçekler, devrimler ve daha niceleri tanık etti bizleri kendilerine. Hepsi bahar oldu bu ümmete. Hakkı haykıranlar, ellerinden muvahhitlerin dua yüklü sancağını bırakmayanlar, suskun olanların da yükünü omuzlarında hissedenler, sevdaları uğruna hastalanmaya bile yanaşmayanlardan sorumluluk paylarını alıp ölüme tebessümle yürüyenler, Kur-an’a hadim olmuş sinelerin bağrında yeşermiş aşk çiçeklerinin bezediği canlı şehitler suskun yüreklere baharı getirmişlerdi. Belki de bazılarının baharını yeniden inşa etmişlerdi.

 

          Hep inandık ve Rabbimizin izniyle inanacağız ki bu nur bizlerin elleriyle tamamlanacak. Tanık olduk ve tanık olmaya devam ediyoruz. Biz, baharın bu ümmetin yetim kalmış tüm coğrafyalarına her daim gelmekte olduğunu haykırıyoruz. Biz, suskunların kanlarıyla destanlar yazılan bir tarihe meydan okuyor, baharı ellerimizle getirecek olan Rabbimize şükür secdesi olarak tüm benliğimizi O’nun yüce varlığına armağan ediyoruz…

 

            ‘’De ki: Benim namazım, ibadetlerim, hayatım ve ölümüm yalnızca âlemlerin Rabbi Allah içindir…’’ (En’am Suresi/ 162)

 

            Müjdeler olsun bu mesajla baharı arayan sadık nesillere…

 

GÜLDESTE



Başkan'ın Mesajı
Aidat Borcu Sorgulama
Güldeste Yazıları
MUHSİN TAHA SELÇUK

YİĞİT GÖKDERE

NECAT YAZICI

NECAT YAZICI

BAHADIR BAYRAM

M. UBEYDULLAH BOZDOĞAN

NECAT YAZICI

SELAHATTİN GENÇKAN

NECAT YAZICI

MUSTAFA SEFA ÇAKIR

MUSTAFA SEFA ÇAKIR

MELİH AHISHALI

SELAHATTİN GENÇKAN

SELAHATTİN GENÇKAN

İLKER YILMAZ

NECAT YAZICI

MUSTAFA SEFA ÇAKIR

SELAHATTİN GENÇKAN

SELAHATTİN GENÇKAN

Son Ziyaretçi Yorumları
Selahattin GENÇKAN
Web sitemiz hizmete girmiştir. Hayırlı uğurlu olsun. Rabbım utandırmasın.


Tüm ziyaretçi yorumları için tıklayınız.
Günlük Gazeteler
Gül Gençlik Eğitim Kültür ve Dayanışma Derneği © Copyright 2019  V4.0 Tüm Hakları Saklıdır. Hazır Dernek Sitesi
Top